14:11

KADINLARDAN, GÖNÜLLERİ ALINARAK VE HOŞNUT BIRAKILARAK BOŞANILMASI


İman ve Allah korkusu, insanların hayatlarının her anında vicdanlarına ve Kuran ahlakına uygun şekilde hareket etmelerini sağlar. Aksinde ise insanı yönlendirecek olan, nefsinin bencil tutkuları ve şeytanın telkinleri olur. Bu da, insanları doğru ve güzel olan tavırlardansa, nefislerini memnun edecek, şahsi menfaatlerini koruyacak davranışlarda bulunmaya iter. Bu bakış açısı, boşanma gibi iki insan arasındaki birtakım maddi ilişkilere son veren durumlarda da açıkça ortaya çıkabilmektedir.
Boşanma, nefislerinin kendisini yönetmesine izin veren kimi insanlar için, karşı taraf ile olan tüm çıkar ilişkilerini sona erdirmeleri anlamına gelir. Bu kimseler çıkar ilişkisinin bittiği yerde, karşı tarafa artık ihtimam ve ilgi göstermeleri için bir gerekçe kalmadığına inanırlar. Çoğu zaman, ayrıldıkları insanlara karşı olan tüm sevgi ve saygı hislerini de yitirdikleri için, onlara karşı iyilikte bulunabilmek için herhangi bir sebep bulamazlar. Bundan dolayı sadece kendi menfaatlerini koruma altına alacak şekilde hareket eder, karşı tarafın içinde bulunduğu durumu, zorluk ve sıkıntıları, ihtiyaç içerisinde oldukları konuları görmezlikten gelebilirler.
İman edenlerin böyle bir durum karşısında gösterecekleri ahlak ise çok farklı olur. Onlar, yaptıkları her işte asıl olarak Allah'ın rızasını kazanabilmeyi hedefledikleri için, şahsi isteklerine ya da nefislerinin bencil telkinlerine göre hareket etmezler. Allah'ın razı olacağı tavrın, şartlar ne olursa olsun, Kuran ahlakına ve vicdanlarına uygun bir ahlak göstermeleri olduğunu bilirler. Bu nedenle, boşanma söz konusu olduğunda da gösterecekleri tavır yine güzel ahlaka en uygun olan tavırdır. Allah Kuran'ın "Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın..." (Bakara Suresi, 231) ayetiyle, insanlara boşandıkları eşlerini güzellikle bırakmalarını bildirmiştir. Müminler bu konuda son derece titiz davranırlar. Güzel ahlakı Allah'ın rızasını kazanabilmek amacıyla yaşadıkları için, boşanacakları kişiye karşı da aynı hoşgörülü, merhametli, nezaketli, saygılı ve ince düşünceli tavrı gösterirler. Evlenirken ya da sonrasında birbirlerine karşı nasıl sevgi, saygı dolu bir tavır içindelerse, bu ahlaklarını boşanma sırasında da korurlar. Boşanmayı aralarında bir tartışma ya da kırgınlık sebebi yapmazlar. Karşı tarafı zorluk ve sıkıntı içerisine sokacak, rahatsızlık verecek, huzursuz edecek bir tavır göstermekten itinayla kaçınırlar. Allah Kuran'ın bir başka ayetinde boşanılan kadınlara karşı gösterilmesi gereken ahlaka şöyle dikkat çekmiştir:
Ey iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin. (Ahzab Suresi, 49)
Kadınların, Boşandıktan Sonra Maddi Olarak Güvence Altına Alınması
Allah Kuran'da, boşanan kadının geçimini sağlaması amacıyla, maddi açıdan güvence altına alınmasının, Kendisi'nden korkup sakınan her mümin erkeğin üzerine bir yükümlülük olduğunu bildirmiştir:
(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır. (Bakara Suresi, 241)
Kuran ahlakına göre müminlerin, hayatlarının her anında olduğu gibi, bu konuda da Allah'ın rızasını kazanmayı hedefleyerek hareket etmeleri gerekir. Sağlanacak yardımın miktarı belirlenirken, kadının içerisinde bulunduğu sosyal konumu ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak son derece vicdanlı hareket etmek mümin ahlakının bir gereğidir. Allah müminlerin bu konudaki yükümlülüklerini Kuran'da şöyle bildirmiştir:
... Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır. (Bakara Suresi, 236)
Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir. (Talak Suresi, 7)
Ayetlerden de anlaşılacağı gibi, Allah geniş imkanlara sahip zengin bir kişiyi de, kısıtlı maddi gücü olan fakir kişiyi de bu konuda sorumlu tutmuş, her birine kendi imkanları oranında yardımda bulunmalarını bildirmiştir. Kuran ahlakından uzak yaşayan kimi insanlar, boşandıkları ve artık hiçbir beklentilerinin kalmadığı kişilere maddi yardım yapmanın, boşa gidecek bir harcama olacağını düşünürler. Çünkü ahirete inanmamakta ve yaptıkları işlerde Allah'ın rızasını kazanma amacı taşımamaktadırlar. Amaçları sadece menfaatlerini korumak olduğu için, kendilerine artık hiçbir çıkar sağlamayacak, yabancı konumuna gelmiş birisi için özveride bulunmanın bir anlamı olmadığını düşünürler. Bu nedenle de genellikle bu sorumluluktan bir şekilde kurtulmaya ya da karşı tarafın içerisinde bulunduğu durumu hiç göz önünde bulundurmaksızın, mümkün olduğunca az bir yardım ile konuyu kapatmaya çalışırlar.
İman eden kimseler ise, tüm davranışları ile Allah'ın rızasını kazanmayı amaçladıkları için hiçbir zaman bu tarz düşüncelerle hareket etmez; tam tersine, olabilecek en fazla hassasiyeti ve titizliği gösterirler. Hayatının sonuna kadar boşandığı kişiyi bir daha hiç görmeyecek ve ondan maddi manevi hiçbir menfaat elde etmeyecek de olsa, mümin bir kimse samimiyetle bu kişinin ihtiyaçlarını kendi maddi imkanları doğrultusunda en iyi şekilde karşılamaya çalışır.
Bunun yanı sıra, bir ibadeti yerine getirirken, insanlara Allah'ın rızasını asıl kazandıracak olanın, yaptıkları bir işin mahiyeti değil, bunu yerine getirirken kalplerinde taşıdıkları niyetleri olduğunu bilirler. Allah kesilecek olan kurbanlar için bir ayette "Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır..." (Hac Suresi, 37) şeklinde buyurarak bu konuyu müminlere açıklamıştır. Bu nedenle Allah'ın bir ayette "Kadınlara mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin, fakat onlar, gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin." (Nisa Suresi, 4) sözleriyle bildirdiği gibi, kadınlara yönelik olan bu sorumluluklarını da 'gönülden isteyerek' yerine getirirler. Kadınların da yine bu yardımı 'gönül hoşluğuyla'bağışlamaları durumunda ise, bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu olmazlar.

0 yorum: